Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. M. Mete Cengiz Kültür Merkezi’ndeki anma programı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu tarafından ‘Mümin Aga’nın sevdiği türkülerin icrası ve Gençoğlu’nun hayatından önemli kesitlerin aktarıldı videolarla başladı.
Çok sayıda davetlinin doldurduğu salonda konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Mustafa Varank, “1980’li yılların ortalarında Bulgaristan'daki rejim tarafından yapılan akla hayale gelmeyen saldırılar, zulüm ve gözyaşı bırakın diriyi, soydaşlarımızın cenazelerine karşı işlenen insanlık suçları bile yaşandı. O zamanki Bulgaristan rejimi soydaşlarımızın ana dillerini, kültürlerini, hatta ve hatta isimlerini yok etmeye çalışırken Gençoğlu’nun göç eden toplulukların sorunlarıyla ilgilenmek üzere Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneğini kurması mühim ve stratejik bir hadisedir. Bu sayede Bulgar ve zalimi sürekli gündemde tutulmuştur. Bulgaristan Türki kardeşlerimizin haklarını elde etmeleri için Bulgarlar üzerinde çok ciddi baskılar oluşturulmuştur. Mümin Gençoğlu, Bulgaristan Türklerinin hakları için verdiği mücadelede eşsiz bir lider ve ilham kaynağı oldu. Onun cesareti, özverisi ve vizyonu, halkının onuru ve özgürlüğü için savaşan bir nesne de rehberlik etti. Zorluklarla dolu bir dönemde bile asla pes etmedi ve her türlü engellemeyi, her türlü badireyi aşmayı başardı. Türkiye’de biliyorsunuz soydaşlarını hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Zulmün doruk noktasına vardığı 1989 yılında başlatılan zorunlu sürecinde soydaşlarına kapılarını açtı, kucakladı ve onlara yuva oldu. Tabii burada Turgut Özal'ı da göstermiş olduğu liderlik için rahmetle anmamız gerekiyor. Öyle stratejik liderlikler gösterdiğinizde, cesur olduğunuzda, soydaşlarınıza sahip çıktığınızda işte bunun karşılığını da görüyorsunuz. Allah ona da rahmet eylesin. Göç eden soydaşlarımızın problemleri için ülkemiz durmaksızın koşturdu. Hamdolsun özellikle son 20 yılda Türkiye'nin bu güçlü tutumu ivmelenerek şu anda devam ediyor” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde artık vatandaşların haklarını daha güçlü bir şekilde savunuyor ve arkalarında dimdik durabiliyoruz diyen Varank, “Gerek milli kültürümüzün, gerekse de ana dilin kurulması noktasında çok ciddi ve önemli adımlar atıyoruz. Yurtdışı Türkler Başkanlığı, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Maarif Vakfı'yla başta Balkan coğrafyası olmak üzere dünyanın her bölgesinde vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın ihtiyaçları için yer alıyoruz. Oralarda varlık gösteriyoruz. Ecdat yadigarı eserleri muhafaza etme ve restore etmenin yanı sıra eğitim, sanat, kültür, tarih ve ekonomik alanlarda iz bırakan projelere imzalar atıyoruz. Temennim şudur ki, milletimizin vereceği doğru kararla Türkiye'nin dünyadaki pozisyonunu giderek güçlenmesi önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Türkiye, tüm dünyada mazlumların sesi olmaya devam edecek. Aynı günün Gençoğlu'nun Bulgaristan Türkü soydaşlarımızın sesi olması gibi. Eğer güçlü bir liderlik sergileyebilirsek, biz soydaşlarımızın hakkını savunmada, cesur olabilirsek inşallah soydaşlarımızın kendi yaşadığı ülkelerdeki varlıklarını da çok daha güçlü bir pozisyona getirebiliriz. O ülkelerde onların siyasetin. Artık bir nesnesi değil, öznesi konumuna gelmelerini sağlayabiliriz. Türk dünyasının, soydaşlarımızın dünyada çok güçlü bir şekilde yer almasını sağlayabiliriz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu varlığımızı biz sürdürmeye devam edeceğiz. Bu anma programı da sadece Mümin Gençoğlu'nun hatırasını yaşatmakla kalmayacak. Aynı zamanda genç nesillere, onun mücadelesini ve değerlerine aktarma açısından önemli bir fırsat sunacaktır. Biz ve soydaşlarımız büyük mücadeleler verdi. Hala soydaşlarımızın kendi yaşadığı coğrafyalarda, ülkelerde verdiği mücadeleler var. Ama Turhan Bey'in de söylediği gibi belki Türk olarak doğabilirsiniz. Ama Türk oğlu Türk kalmak için işte böyle eserlerle çocuklarımıza, torunlarımıza geçmişimizi mutlaka hatırlatmanız gerekiyor. Bu mücadeleleri öğretmeniz gerekir ki, bizim ne kadar yüce bir millet olduğumuzu da hiçbir zaman unutmayalım” şeklinde konuştu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı (YTB) Abdullah Eren de, “Ahde vefa imandandır. Türkiye'nin bugünkü haline gelmesinde, Kafkaslardan, Balkanlar'dan büyük Osmanlı coğrafyasından kopup şu an 784 bin kilometrekare olan bu ana vatanımızın oluşmasında emeği geçen göçmen toplulukların hatırlanması ve yad edilmesi gerekir. Şüphesiz bunların içerisinde Balkan Rumeli göçmenleri çok önemli bir yer tutmaktadır. Balkanlar'ın mirasını yaşatmak için çok önemli çalışmalara imza attık. Münim Gençoğlu, 19 yaşında Türkiye'ye sadece bir ceketiyle gelmiş. Fakat sonra hem önemli bir sanayici hem de çok önemli bir siyasetçi ve bunların ötesinde çok önemli bir toplum adamı olmuş, toplum insanı olmuş ve Türkiye'de bugün 30’uncu yılda kendisini hayırla yad ettiğimiz çok önemli bir figüre dönüşmüştür. Güçlü bir Türkiye'nin oradaki vatan, oradaki soydaşlarımızı ne kadar güçlü bir hale getirdiğini de çok net bir şekilde görüyoruz. Biz çalışmalarımıza bundan sonra da devam edeceğiz. Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak her zaman Evladı Fatiha'nın mirasına sahip çıkıyoruz. Bundan sonra da çıkmaya devam edeceğiz” dedi.
Ailesi adına konuşan oğlu Turhan Gençoğlu ise “Babamın kurmuş olduğu Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin (BAL-GÖÇ) isminde dikkat ederseniz ne Türk kelimesi vardır. Ne de ona benzer bir şey vardır. Bazı arkadaşlar bunlara karşı çıktılar. Ama biz amacımızın farklı olduğunu dile getirdik. Biz üzüm yemek istiyoruz. Bağcıyı dövmek değil. Bulgaristan’da yaşanan asimilasyon sırasında bütün dünya toplumlarının desteğini arkamıza alabilmek için Avrupa’ya gittiğiniz zaman Bulgaristan’da yaşayan etnikler, Müslüman alemine gittiğiniz zaman Bulgaristan Müslümanları, Türkiye’ye geldiğimizde ise, Bulgaristan Türkleriydi. Öyle günlerdi ki, bir Amerika’dan, bir Avrupa’dan insan hakları örgütleri bizlere neler teklif ediyorlardı. Bizleri silahlandırmak istiyorlardı. Kırdıracaklardı bizleri. Rahmetli babam Mümin Gençoğlu’nu zamanında Bulgaristan dış işleri bakanını basın toplasına soktuk. Babam, ‘Bulgaristan’da Müslüman Pomaklar var’ dendiğinde ayağa kalkarak, ‘Benim adım Mümin Gençoğlu, ben Bulgaristan’ın cebel köyünde doğdum. Ben Türk oğlu Türk’üm’ dediğinde Bulgaristan dış işleri bakanı toplantıyı terk etmek zorunda kaldı. Birçok yerde yaşadığımız sıkıntıları dile getirdik. Daha Bulgaristan köşeye sıkınca olanları herkes biliyor. Bugün isimlerin geri iadesinden mezar taşlarındaki isimlerin değişmesine, Türkiye’deki seçimlerde Bulgaristan’daki kardeşlerimizin oy vermesinden sosyal hakların iadesine kadar yapılan birçok şeyden Gençoğlu ailesi olarak büyük onur duyuyoruz. Ben diyorum ki, Aslan babam, gözün arkada kalmasın senden aldığımız bayrağı elimizden geldiği kadar götürmeye devam ediyoruz” diye konuştu. Programın ardından Bakan Varank, Mümin Gençoğlu’nun hayatını kaybettiği trafik kazasında kaybolması nedeniyle, hatıra kimliği Turhan Gençoğlu’na hediye etti. Ayrıca Mümin Gençoğlu’nun hayatını ele alan 'Göçmen Babası Mümin Gençoğlu' kitabı etkinliğe katılanlara ücretsiz dağıtıldı.